Ahtapot, denizlerin ve okyanusların en ilginç yaratıklarından biri olarak tanınıyor. Kafasından sarkan kolları, bu kolları ile yaptığı ilginç hareketler, hayatta kalmak için uyguladığı kamuflaj ve korunma hareketleri ahtapotun en çok dikkat çeken özellikleri diyebiliriz. Bunlar dışında ahtapot, deniz yumuşakçaları arasında yer alan, kalamar, sübye, mürekkep balığı gibi türler ile akraba olan bir deniz canlısı olarak tanımlanıyor.
Dünya üzerinde bilinen 300’ün üzerinde ahtapot türü bulunuyor. Bu ahtapot türlerinin neredeyse tamamı kompleks bir sinir sistemine ve görme duyusuna sahip. Ahtapot bu nedenle omurgasız deniz canlıları içinde en zeki tür olarak tanımlanıyor. Dünyadaki ahtapot türleri arasında bazı çok zehirli olanlar, insan sağlığı açısından tehdit oluşturabiliyor. Ülkemizde zehirli ahtapot türü bulunmuyor. Bu türler daha çok Pasifik Okyanusu civarında yayılım gösteriyor.
Ahtapot, denizlerin diğer pek çok canlısı gibi çok uzun zamandır dünyada yer alan türlerden de bir tanesi. Ahtapotların yaklaşık 300 milyon yıldan bu yana dünyada yaşadığı biliniyor. Uzun yıllardır aramızda olmalarına rağmen, genellikle ahtapotların ömürleri çok kısa oluyor bazı türler sadece 6 ay kadar yaşayabiliyor.
Ahtapot, nevi şahsına münhasır bir deniz canlısı olmasının dışında harika bir lezzete sahip deniz ürünleri kategorisinde de yer alıyor. Dünya mutfağında önemli yer tutan ahtapot, deniz ürünleri sevenlerin ilk tercihleri arasında bulunuyor. Ahtapot, soteden kızartmaya, haşlamadan güneşte kurutmaya kadar pek çok farklı yöntem ile işlenerek sofralarda yerini alıyor. Ahtapot ile yapılan çok sayıda tarif damaklarımızı şenlendiriyor.
İşlemesi ve yemeye hazır hale gelmesi belirli bir dizi işlem gerektiren ahtapot, doğru ellerde işlendiğinde tam bir lezzet bombasına dönüşüyor.