Asya ve Avrupa’nın güneydoğusu olarak tasvir ettiğimiz Akdeniz kıyılarında sıkça tüketilen lezzetlerden biri olan kalamar, bir yandan da denizlerin en ilginç canlılarından. Yumuşakçalar sınıfına dahil olan kalamar, kafadanbacaklılar ailesinden geliyor. Bu ailede tıpkı kendisi gibi oldukça popüler deniz ürünleri olan sübye ve ahtapot da bulunuyor. Kalamar, bazen sübye ile karıştırılıyor olsa da deniz ürünleri ile yakından ilgilenenler kalamarı kolaylıkla ayırt edebiliyor.
Doğada toplamda yaklaşık 300 civarında kalamar türü bulunuyor. Ülkemizde ise sıklıkla “Avrupa kalamarı” olarak tanımlanan türe rastlıyoruz ve bu türden kalamarları sofralarımıza konuk ediyoruz.
Kalamar, temizlenmesi biraz zahmetli bir deniz ürünü olsa da temizlendikten sonra kolayca işlenebiliyor. Tabii ki kalamar pişirmenin çeşitli teknikleri ve püf noktaları var. Herkes bu işlemler ile uğraşmak istemediği için kalamar daha çok restoranlarda yenen ve genellikle ara sıcak olarak servis edilen bir lezzet olarak tanınıyor. Kalamar bizim kültürümüzde daha çok çıtır halka kızartma, dolma ve ızgara şeklinde tüketiliyor olsa da dünyanın çeşitli bölgelerinde farklı teknikler ile işlenerek tüketiliyor. Özellikle Asya’da küçük (baby) kalamarlar çiğ olarak da tüketilebiliyor.
Kalamar, lezzetli bir deniz ürünü olmasının yanında tarihin çok eski dönemlerinden beri efsanelere konu olan ve sembolleştirilen bir canlı olarak da biliniyor. Özellikle, Roma ve Antik Yunan kültüründe farklı kalamar tasvirlerine rastlamak mümkün. Bu tasvirler hem görsel hem de yazılı sanat eserlerinde karşımıza çıkıyor.
Kalamarın sofralarımıza ulaşmasındaki ilk basamak olan denizden çıkarılma hikayesinde avcılık yöntemi ilk sırada yer alıyor. Geleneksel avcılık hala popüler bir yöntem olmasına rağmen son yıllarda kalamar yetiştiriciliği de avcılık kadar yaygın bir yöntem haline geldi.