Özellikle sonbahar ve kış sofralarının vazgeçilmez bakliyatlarından biri olan barbunyanın kökeni Antik Yunan ve Roma dönemine kadar dayanıyor. Görünüş olarak iç fasulyeye (kuru fasulye) benzeyen barbunyanın lezzeti ise tamamen kendisine has. Fasulye ile barbunyanın tatlarının farklı olması ise akrabalıklarını elbette etkilemiyor. Barbunya bilimsel açıdan fasulyenin bir varyetesi olarak kabul ediliyor. Barbunya aynı zamanda “Borlotti Fasulyesi” ve “Roma Fasulyesi” olarak da adlandırılıyor. Barbunya, Güney Amerika’da yetiştirilen “Cranberry Fasulyesi” ve “Pinto Fasulyesi”nin de yakın akrabası olarak biliniyor.
Barbunya’nın kökeni Antik Yunan’a dayanıyor olsa da bugün hemen hemen tüm Akdeniz ülkelerinde yoğun şekilde tüketiliyor. Barbunyanın yoğun olarak tüketildiği ülkelerden biri de Türkiye. Barbunya ülkemizde zeytinyağlı meze olarak, ana yemek olarak ya da ana yemek yancısı olarak sıklıkla tercih ediliyor. Barbunya taze olarak kullanılıyor olsa da özellikle kış aylarında kuru barbunya vazgeçilmez lezzetler arasında yer alıyor. Barbunya, patates ve havuç gibi hem lifli hem de doyurucu besinlerle güzel bir kombinasyon oluşturuyor. Aynı zamanda barbunyanın da lif, demir, protein, vitamin ve magnezyum açısından çok zengin bir besin. Barbunya besin değerleri açısından bu kadar zengin olunca, havuç ve patates gibi gıdalar ile kombinasyonları hem insan sağlığı açısından oldukça faydalı hale geliyor hem de çok doyurucu bir yemek ortaya çıkıyor.
Barbunya vücuda enerji veren, yaşlanmayı yavaşlatan, zengin lif içeriği ile kilo vermeye yardımcı olan, beyin sağlığını koruyan, damar tıkanıklığını önleyen ve kanser yayılımını azaltan etkileri ile de ön plana çıkıyor. Barbunyanın insan sağlığına olumlu etkileri, bu özel besinin gün geçtikçe daha değerli hale gelmesini sağlıyor.